ÖĞRENEN DEĞİL, ÖĞRETEN ÇOCUK

TAKİP ET

Uzun zamandır aklımda olup yapmayı istediğim bir haber-röportaj vardı. Günlerdir hatta, haftalardır beynimi yiyen konu artık konu olmaktan çıktı.

RÖPORTAJ : CEMAL BİLGE

FOTOĞRAF: MUAMMER YAŞAR

MUĞLA/ FETHİYE - Çünkü Tekirdağ’dan başlayıp Fethiye’de sona eren zorlu bir yolculuktan sonra bugün okurken nefeslerinizin kesileceğine inandığım haberin 8 yaşındaki kahramanının yanındayım.

Ülkemizde milyonlarca çocuk var. Hepsinin kendine özgün bir değeri var kuşkusuz. Ama benim bugün size anlatacağım çocuk tabiri caizse büyümüşte küçülmüş dediğimiz türden bir çocuk.

Ayrıca bir çok büyüğün sahibi olamayacağı kadar engin bilgilere sahip olan ilkokul 3. sınıf öğrencisi Mirac Öztürk bildiğiniz çocuklardan olmadığı gibi bildiğinizde de sizleri şaşırtacak türden bir çocuk.

Bugün Fethiye’nin konuştuğu bu dahi çocuk çok yakında (özelliklede bu röportajın okunmasından sonra) ülkemizde 7’den 70’e herkesin konuşacağı, başta bilim kuruluş ve vakıfları olmak üzere devleti yönetenlerinde ilgisini çekecek bir çocuk haline gelecek.

8 YAŞINDAKİ MİRAC NELER Mİ YAPIYOR?

Öncelikle iyi ve başarılı bir öğrenci okulunda müdür, öğretmen ve arkadaşları tarafından çok seviliyor.

İngilizceyi ana dili gibi konuşuyor.

İçinde çeşitli animasyonlarında olduğu eğitim konulu bilgisayar programları yapıyor.

‘Sihirli Altın Kitap’ adını verdiği ve okunmaya başlandığında okuyanı adeta içine çeken birde kitap yazdı.

Editörlüğünü Gazeteci Muammer Yaşar’ın yaptığı kitap gönderildiği İstanbul’da Ritm Sanat Yayınları tarafından basıldı önümüzdeki hafta ülke genelinde dağıtım ve satışına başlanıyor.

67 HARFTEN OLUŞAN ALFABESİ VAR

Buraya kadar yaptıklarını okudunuz. Şimdi sıkı durun asıl yaptığı çom ama çok önemli bir şey var ki duyunca nutkunuz kesilecek.

8 yaşındaki Mirac 67 harften oluşan birde alfabe yaptı.

“- Neden böyle bir alfabe yaptın?” diye sorduğumda önce yüzüme baktı ve

“- Bu bana özel bir alfabe. Yaptığım ve bilinmesini istemediğim çalışmalarımı kriptolaştırdığım bir alfabedir.”

“- Görebilir miyim?” diye soruyorum.

Koşa koşa defterini getiriyor ve son derece ilginç harflerden oluşan yazdığı bir şeyi gösteriyor.

“- Nedir bu? Ne yazıyor burada?” diye soruyorum

Tüylerimi diken diken eden bir cevap veriyor.

“- İstiklal Marşı” diyor

UZAY VE KARADELİK

“- Bu yaşta bu kadar bilgiye nasıl ulaştın?”

“- İnternetten yararlanıyorum”

“- Nasıl yani?”

“- İnternette iyi ve yararlı olabilecek bir sürü bilgi ve video var. Bilimsel nitelikte olanları indiriyor, onları dikkatle izledikten sonra aldığım notları daha da zenginleştirerek kendime ait teoriler üretiyorum”

“- Ne gibi mesela?”

“- Uzaya ilgi duyuyorum. 8 yaşındayım ama kendimi bildim bileli uzayla ilgileniyorum. Zaten kitabımın içinde geniş geniş yer verdim. Karadelikle ilgili bölüm okuyanların özellikle de bilim dünyasında görev yapanların ilgisini ziyadesiyle çekecek diye ümit ediyorum”

“- Kitapta bir tek uzay ve karadelik yok herhalde, daha başka neler var?”

“- Kutuplardaki bir Buz Dağı’nın öyküsü var. 14 Nisan 1912 Pazar günü saat 23.40’da buzdağına çarparak içinde 2 bin 224 yolcusu ve çalışanlarıyla birlikte çarptıktan 2 saat 40 dakika sonra okyanusun karanlık sularına gömülen Titanik’in gözden kaçtığını düşündüğüm çarpıcı detaylarını ele aldığım bir bölüm var. Ve daha bunun gibi bir çok şey var”

“- Çocuksun ama büyükleri bilgilendirecek, içinde eğitici bilgiler olan kitap yazmışsın”

“- Evet öyle oldu”

“- Ben kitabında Sümela Manastırı ve Mısır Piramitleri’ylede ilgili bir bölümün olduğunu duydum, doğrumu?”

“- Evet var. İstersen o bölümü de okurlar okurken bilgilensin. O konudan sözetmeyelim, oda kitapseverler için sürpriz olsun”

Mirac, Fethiye’de Gazi İlköğretim Okulu’nda üçüncü sınıfta okuyor. Özel zeka olması hasebiyle okul müdürü ve öğretmenler Mirac’a sınıf atlatmayı düşünmüş ve teklif etmişler.

“- Cevabın ne oldu?”

“- Kabul etmedim.”

“- Neden?”

“- Aynı sıraları paylaştığım arkadaşlarıma ders veriyorum. Onlarında vaktinden önce bilgilenmelerini istiyorum. Biri Manisa biri Fethiye’de (şu anki) okuduğum okullarımın iidarecileri bana sınıf atlatmayı teklif ettiklerinde işte bu yüzden kabul etmedim. Ben o sınıflarda olmalıyım çünkü her gün bilgi haznelerine yeni bilgiler yüklediğim arkadaşlarım var. Onlarda benim gibi olsun istiyorum”

İŞTE MİRAC’IN DOĞUŞU

15 Mayıs 2015 yılında bir bebek dünyaya geldiğinde anne ve babası başta olmak üzere O’nun kim olduğunu asla bilemedi,

Sıradan bir doğumdu annesi için. Kaldı ki anne Vahide Ünal sadece ailesi için değil görev yaptığı il ve ilçelerde ki herkesin gözbebeği bir hemşireydi..

Vahide Ünal, Manisa Devlet Hastanesi’nde görevli olduğu esnada hamileliğinin son evresinde özel bir hastanede dünyaya öyle bir bebek getirdi ki, hiç kimse o bebeğin bir deha olduğunu bilmiyordu.

Dünyanın en güzel annesi, dünyanın en zeki bebeğini doğurduğunda; başta doğumu gerçekleştiren servis ekibi olmak üzere hiç kimse birkaç yıl sonra olacakların ve yaşanacakların farkında değildi.

O gece dünyaya gelen bebekler arasında; doğan bebeğin hepsinden bir farkı vardı.

O bebek bugünün 8 yaşına girmiş, önümüzdeki günlerde aynı zamanda çok önemli bir konuda kitabı çıkacak olan Mirac Öztürk’tü.

Mirac, halen Fethiye’de Gazi İlköğretim Okulu’nda 3.’üncü sınıfta okuyan bir öğrenci. O’nu diğerlerinden farklı kılan yegane gerçekse eğitim gördüğü sınıfta yaşıtlarına göre çok farklı oluşuydu…

8 yaşındaki bu çocuk deha bilim dünyasının da kabul ettiği üzere bilim adamı formatında bir beyin ve kişiliğe sahip.

Öğretmenlerini çok seviyor. Sınıfta ders anlatan bir öğretmeni ona bir soru sorsa cevap anında hazır. Özellikle matematik ve fen konularında bugün üniversitelerde dirsek çürüten abilerinin çok üzerinde. Bu haliyle başta öğretmeni olmak üzere okulda bulunan herkesi şaşırtıyor.

Çünkü verdiği her cevap bir üniversiteliyi emekletecek kadar zor. Varın gerisini siz düşünün.

Bugününe gelirsek, Mirac 8 yaşında ama yaşıtları gibi normal değil. Kabul edilsede edilmese de bu çocuk bir deha, diğer bir adıyla dahiyane bir beyin.

Görünüşte cılız, zayıf bir çocuk. Hatta daha ileriye gitmek gerekirse 8 yaşını gösteren bir çocuk bile değil… Görenler O’nu en fazla 6-7 yaşında sanıyor asla 8 yaşında olabileceğine ihtimal vermiyor.

Okulda geçen total 10 saatlik zaman sonrasında istirahat için evine geldiğinde başına geçtiği bilgisayarında oyun oynamak, oyun oynayarak okulun yorgunluğunu üzerinden atmak yerine eğitim üzerine hazırladığı matematik ve fen konulu eğitime yönelik program yazılımları yapan bir çocuk.

DEHA ÇOCUĞUN ANNESİ VAHİDE HEMŞİRE KONUŞUYOR

İstanbul’dan geldim ve bu deha diye adlandırılan çocukla konuştum… Ama O’ndan da önce hemşire olan annesi Vahide hanımla kısa bir söyleşi yaptım…

“- Böyle bir çocuk dünyaya getireceğinizi biliyor muydunuz?”

“- Hayır”

“- Ama böyle bir çocuk dünyaya geldi ve bununda yegane eser sahibi sizsiniz. Çocuğunuzda ki zeka farklılığını lik ne zaman fark ettiniz?”

“-1 yaşındaydı ve 1 yaşında olmasına rağmen konuşan ve ‘Hamzemin geçidini görmek istiyorum’ diyen 1 yaşındaki bir bebeğin annesiydim”

“- İnanılır gibi değil. Normalde bir çocuk 2 buçuk 3 yaşından önce yürüyemezken sizin oğlunuz 1 yaşında hem konuyuyor hemde herkese garip gelebilecek isteklerde bulunuyor”

“- Evet öyle”

“- Peki size böyle bir istekle geldiğinde sizin tepkiniz ne oldu?”

“- Hiç yadırgamadım, aksine o anki isteğinin bir fazlasıyla geleceği anı ve günü bekledim”

“- Nasıl yani?”

“- Mesela treni merak ediyorsa, ben ona hep hızlı trenler, manyetik trenler ve onlarında videolarını izleterek sadece gördüğü tek bir trenle kalmasını sağlamadım hep daha ileri teknolojideki trenlerin varlığından bahsettim”

“- Sizi şaşırtan bir sonraki sorusu yada eylemi ne oldu?”

“- İlginç bir soru sordunuz. Sözgelimi ben ona okuduğum her kitap sonrası kendisinden aldığım cevap “Çocuklar için bu kitaplar çok sıkıcı olmalı” olurdu. Bunu da 3 yaşlarındayken söyler ve oğlumun verdiği bu cevaplar hiç garibime gitmezdi.”

“- Peki bunun dışında sizi en çok şaşırtan başkaca bir sorusu yada önerisi oldu mu?”

“- Yaşının 3 yada 3 buçuk olduğu dönemlerde yüzden geriye doğru sayar, rakamları ise tersinden okurdu. Bunları uyku öncesi yapmayı severdi. Bunun dışında okula başladığında okumaya geçerken ELAKİN harf gurubunu öğrendikten sonra ‘Ben okumaya geçtim, artık böyle bir eğitim verilmesine gerek yok’ dedi”

“- Bunun dışında oğlunuzun başka ne tür ilginç olaylarıyla karşılaştınız?”

Hemşire anne Vahide Ünal bu soruma kahkaha ile cevap veriyor

“- E az önce kendisi anlattı ya.”

Evet anne Ünal doğru diyordu. Az önce anlatmıştı ve Mirac’ın karşısında beyni yananlardan biride ben olmuş çıkmıştım.

Ailesi başta olmak üzere Fethiye’de yaşayan herkesin ortak kanaati işte bu! Mirac anlattıklarıyla beyinleri yakıyor ve karşısında onu dinleyen kaç yaşında insan olursa olsun mutlaka ama mutlaka kısa sürelide olsa bir beyin iptali yaşıyor.

Daha Tekirdağ’dan hareket etmeden önce bunu bana söylediklerinde gülmüştüm. Doğrusunu isterseniz inanıyordum fakat bu kadarına asla ihtimal dahi vermiyordum.

Mirac’la bu röportajı yaptıktan sonra gördüm ve anladım ki, insan büyük lokma yemeli ama büyük düşünüp büyük konuşmamalı.

Geleceğin Albert Einstein’ı olur mu bilmem fakat Türkiye’yi gururlandıracak bir bilim ve düşünce adamının bugünden yola çıktığını söylersem de abartmış olmam.

Ben, geleceğin belki de dünyayı değiştirecek bir beyniyle henüz 8 yaşında olduğu en taze çağında görüştüm, konuştum, yazdım.

Bu denli matematiğin ve Fen’in içinde olup, çocukluğuna ait hiçbir şeyi yaşayamayan 8 yaşındaki Mirac Öztürk ile ilgili en ve tek merak ettiğim soru şu oldu.

Dünyaya geldiği günden bugüne hep bir büyük, hep bir bilim adamı, hep bir felsefeci gibi yaşamış olan Mirac hiç olmazsa bundan sonraki birkaç yılında çocuk olduğunun ne zaman farkına varacak ve çocukluğunu hangi ara yaşayabilecek?

Bana sorarsanız

Hiçbir zaman…

Hoşçakalın sevgili okurlarım. Bir süre Fethiye’de olacağım. Röportaj konularımın bir kaçı Fethiye imzalı olacak. Sevgilerimle efendim.

Mirac Öztürk Vahide Ünal Muammer Yaşar Fethiye